7 Haziran 2016 Salı

BU YAZI WİKİPEDİDEN

Tai-Chi Chuan

Vikipedi, özgür ansiklopedi
Şanghay caddelerinde Tai Chi yapanlar
Tai Ci Çüen veya Taijiquan (太極拳, pinyin Tàijíquán ya da "yüce nihayi yumruk") genellikle Tai Ci olarak bilinen içsel Çin savaş sanatıdır. Tai Ci'nin düşünsel kökleri kadim iki kitaba dayanır: Birincisi kökleri M.Ö.3000'e kadar uzanan Değişimler/Dönüşümler kitabı olarak da bilinen Yi Jing, diğeri ise M.Ö.5 yy'a uzanan Lao Zı'nın Dao (Tao, Yol) hakkında yazdığı Dao Te Çing kitabıdır. Ayrıca Qi Jiguang'ın kitaplarından da faydalanıldığı yönünde görüşler bulunmaktadır. Tam olarak nasıl başladığı bilinmese de dövüş sanatlarında usta eski bir Daocu keşiş Çang San Feng ile başladığı öne sürülmektedir. Tai Ci'nin başlatıcısı olarak kabul edilen diğer bir kişi ise 9. nesil Çen ailesinden Çen Vang Ting'dir. Günümüze kadar farklı tarzları ulaşmış olan Tai Ci'de en eski yöntemin Çen tarzı olduğu bilinmektedir. Günümüzdeki diğer tüm tarzlar Çen ailesi tarafından öğretilen düzeneğe dayanır. 19. yüzyıla kadar Çen ailesi içinde korunan sanat 1820'de aile dışından ilk defa Yang Lu Çan tarafından öğrenilmiş ve halka tanıtılmıştır. Yang Lu Çan'in kendi birikimi ile yorumladığı kendi adıyla anılan Yang tarzı en yaygın kullanılan tarzdır. Yang ailesinden sanatı öğrenen farklı ustalar Wu/Hao, Wu ve Sun stillerini geliştirmişlerdir.
Tai Ci günümüzde çoğunlukla sağlık ve uzun yaşam amacıyla başvurulan bir spor olarak bilinse de ilk çıkışında yumuşak savaşma sanatı ve uygulamaları olarak kullanılmaktaydı. Hareketler tümüyle gevşeyerek ve yumuşak tavırla uygulanır ve kasların en gergin halde kullanıldığı diğer mücadele sanatlarından ayrıklaşır. Tai Ci sözü Çin öğretilerinde evren kuramı olarak ortaya çıkar ve Yin ile Yang imgesi olarak bilinen karşıtlar imgesinin ve felsefesinin de adıdır. Bu öğretide sonsuz olanın yolu yumuşaklığa, yok olma yolu ise kartlık, keskinliktir.
Farklı stillerde uygulanan Tai Ci'de form olarak bilinen rutin haraket serileri sanılanın aksine sanatı öğrenmenin sadece belli bir kısmını oluşturur. Diğer kısımlar ise silahlı formlar, elle itme çalışması, uygulamalar, nefes ve enerji çalışmaları, hızlı Tai Ci, mücadele setleri ve serbest dövüş çalışmalarıdır.
Günümüzdeki formlar için 3 ana kaynak söz konusudur. Usta-öğrenci ilişkisine dayalı `Geleneksel Tai Ci` formları, Çin Spor Komitesince 1960'lardan sonra derlenen `Modern Tai Ci` formları (24 form Yang ve 42 form kombine) ve ne geleneksel ne de modern sınıfa girmeyen 20. yüzyılda Tai Ci'yi Amerika kıtasına taşıyan ve batı insanına göre modifiye eden 37 hareketlik Cheng Man Ching formu. Tai Ci çevrelerinde en itibarlı kaynak sahip olduğu çeşitlilik ve zenginlik ile geleneksel Tai Ci'dir. Ancak öğrenilmesindeki zorluk ve müsabakalarda standart gerekliliği daha sportif karakteristiği olan modern Tai Ci'yi doğurmuştur.
24 formluk Modern Tai Ci formları her biri sekiz formdan oluşan üç parçada öğretilir. İlk sekiz form "sekizlik", ikinci sekiz form "onaltılık, üçüncü sekiz form ise "yirmidörtlük" olarak nitelendirilir. Formlar her bir öğrenciye özel zaman ayrılarak öğretilebilir. Çok sayıda ayrıntısını öğrenmek kolay değildir. İlave olarak, öğrenilenleri seri şekilde uygulayabilmek için yoğun antrenman gerekir. Tai Ci bilgi ve antrenmanına mutlaka kondisyon ve esneklik egzersizleri eşlik etmelidir. Bu konuda dengeli hareket edilmediği takdirde özellikle eklemlerde ciddi sağlık sorunları ortaya çıkabilir.
Tai Ci görünürlüğündeki sadelik, akıcılık ve basitliğin aksine öğrenilmesi zor ve belli bir zaman alan, sadece yetkin bir eğitmenin gözetimi altında çalışılarak öğrenilebilen bir sanattır. Sanat hakkında yeterli bilincin ve kültürün olmadığı toplumlarda istismara açık bir konudur aynı zamanda. Bu bakımdan Tai Ci eğitmeninde aranması ve sorulması gereken ilk kriter soyağacı yani eğitmenin, stilin yaratıcısına değin varması gereken şeceresidir.
T'ai Chi Ch'uan, yüzyıllar önce Çin' de ortaya çıkmış olan bir sağlık sistemidir. T'ai Chi Ch'uan üzerine yapılan araştırmalar, bu uygulamanın solunum yolları, kan dolaşım sistemi, kemik ve eklem rahatsızlıkları gibi pek çok rahatsızlığın tedavisinde son derece etkili olduğunu ortaya koymaktadır. Aerobik egzersizlerde olduğu gibi insanın fiziksel kapasitesini zorlamayan bu uygulama, günümüzde bazı üniversite kliniklerinde kalp ve astım hastalıkları gibi birçok rahatsızlığın tedavisinde başarıyla kullanılmaktadır.
T'ai Chi Ch'uan, aynı zamanda etkili bir savaş sanatıdır. Mantık olarak yumuşak ve dirençsiz olanın, sert ve dirençli olanı yenmesi ilkesi üzerine kurulmuştur. T'ai Chi'ye göre kazanmanızı sağlayan şey boyun eğmektir. Bu denetimli boyun eğiş önce rakibinizin gücüyle uyum sağlamanızı ve ardından da rakibinizi kendi gücüyle yenmenizi sağlar. Bu nedenle de ustalar tarafından söylendiği gibi bir T'ai Chi savaşçısıyla savaşmak, serbestçe asılı duran bir çarşafı yumruklamak gibidir.
Kendine suyu örnek alan T'ai Chi, tıpkı su gibi yumuşak ve dirençsizdir. T'ai Chi sanatçısı tıpkı su gibi hareket ederek rakibinin boşluklarını doldurur ve dirençsizliği sayesinde kendini kavramaya çalışan rakibinin parmakları arasından kayıverir. T'ai Chi Klasiklerinde şöyle denmektedir: Eğer rakibiniz sertse, o zaman yumuşayın. Buna boyun eğmek denir. Eğer rakibiniz devinim halindeyse, onunla aynı yöne doğru devinip ona yapışın. Buna yapışmak denir. Düşmanınıza saldırdığınızda, hızla deviniyorsa hızla devinin, yavaşça deviniyorsa yavaşça devinin, bu sayede devinimleri birbiriyle uyumlu hale getirin"
Bir T'ai Chi savaşçısının tek yapması gereken şey rakibiyle içinde zıt kutupları barındıran yin-yang bütünlüğü oluşturmaktır. Bu sayede rakibi ne kadar güçlü olursa olsun onu zorlanmadan alt eder.
T'ai Chi Ch'uan, yerçekimine karşı koymak yerine onunla uyum içinde hareket etmeyi öğreten bir hareket bilimidir. Günümüzde bilimcilerin farkında olmadıkları ama belki de yakın bir gelecekte farkında olacakları çok önemli bir konu da şudur. Taocu öğretiye göre insanın dik vaziyette durması onun gökten gelen enerjiyi doğrudan doğruya başının tepe noktasından bedenine alması sonucu beyin ve ruh yapısında çok olumlu etkiler oluşturmuştur. Zihnin berraklaşıp hafızanın gelişmesi gibi..
Dik duruşun bir başka özelliği de yerçekimine daha az yüzey sunmasıdır. Bu sayede insanoğlu hareket edebilmek için yerçekimine karşı, dört ayağı üzerinde hareket eden hayvanlara oranla daha az enerji harcamaktadır. Ancak duruşlarımızdaki hatalar, yerçekiminin üzerimizdeki etkisi nedeniyle bedenimize zarar vermekte ve normalde harcayacağımızdan daha fazla enerji harcamamıza neden olmaktadır. T'ai Chi Ch'uan, duruşlarımız ve hareket biçimimiz üzerindeki etkileri sayesinde yerçekimini üzerimizdeki bir yük olarak değil, hareketlerimize yardımcı bir enerji olarak kullanmamızı sağlamaktadır. Bu sayede de hareketlerimiz daha kendiliğinden, zahmetsiz ve akıcı olmakta, tasarruf edilen enerji başka işlevlerde kullanılmak ya da daha sonraki kullanımlar için depolanmak üzere toplam enerjimize katılmaktadır.
T'ai Chi Ch'uan, evrensel enerji kaynaklarıyla bağlantıya geçmemizi sağlayan kozmik bir enerji dansıdır. T'ai Chi uygulaması, insana kazandırdığı gevşeme, dirençlilik, duyarlılık, ılımlılık gibi nitelikler sayesinde evrensel enerji ile aramızdaki engellerin ortadan kalkmasını sağlar. Gerilimler ve duyarlılığımızdaki azalma, evrensel enerjiler ile bağlantımızı ortadan kaldırıp sağlığımızın bozulmasına ve zamanından önce yaşlanmamıza neden olur. Oysa T'ai Chi uygulaması sırasında derin bir gevşeme düzeyine ulaşan bedenimiz, zihnimizi de gevşetir. Zihinsel gevşeme, zihnin ve bedenin üzerindeki örtüleri yavaş yavaş kaldırıp duyarlılığımızı arttırır. Duyarlılıktaki bu artma T'ai Chi uygulayıcısının kendini evrensel bir enerji okyanusunun içinde bulmasını sağlar. T'ai Chi uygulaması aracılığıyla kazanılan bu gevşeme ve duyarlılık sayesinde sürekli olarak evrensel enerjileri hisseder ve her hareketimizde bedenimizi bu enerjilerle doldururuz..


BU YAZI BBC TÜRKÇEDEN ALINDI

Anksiyete ile panik atak arasındaki fark

  • 5 saat önce
Image copyrightTHINKSTOCK
Anksiyete olarak da bilinen endişe bozukluğu konusunda yapılan uluslararası bir araştırmadan, sanılandan daha yaygın olduğu anlaşılan bu sorunun daha iyi araştırılması çağrısı çıktı.
Cambridge Üniversitesi'nden bilim insanları anksiyeteden en çok etkilenen grupların 35 yaşın altındakiler, kadınlar ve ruhsal sağlık problemleri yaşayanlar olduğunu söylüyor.
Araştırmalarına göre her 100 kişiden dördü anksiyete ile karşı karşıya.
Peki anksiyete nedir, panik ataktan farkını nasıl anlayabiliriz? Endişe nöbeti geldiğinde ne yapmalı?

Anksiyete nedir?

Kaygılı, sıkıntılı, gergin, tuhaf hissetme ya da rahatsız bir duruma sokulma hissine kapılma hali.
Bazen anksiyeteyi idare etmek mümkün olsa da, başa çıkılamadığı, kontrolden çıktığı durumlar da olabiliyor.
Anksiyetenin en zor taraflarından biri gözden kaçması, ciddiye alınmaması.
Bu da kısmen, kendinizde ya da bir başkasında endişe bozukluğunu tespit etmenin zorluğundan kaynaklanıyor.

Anksiyete ile panik atağın farkı ne?

Anksiyete ile panik atak iki farklı sorun ama belirtilerini birbirinden ayırmak kolay değil.
Panik atakta, vücudun sinir sistemi kendisini tehlikede hisseder, saldırıya uğradığını sanır.
Bayılacağınızı sanarsınız, kalbiniz hızla atar ya da nefesiniz kesilir. Ataklar birkaç dakika ya da birkaç saat sürebilir.
Anksiyete ise süreklilik arzeden bir durum; kendisini geri planda bir yerlerde, bilinçaltınızda sürekli hissettirir.
Anksiyete dönemlerinde genel olarak tedirgin olur ya da belli bir olay karşısında tuhaf hissebilirsiniz.

Anksiyetenin 10 belirtisi

  • Kaygılı, sıkıntılı, gergin, tuhaf hissedersiniz.
  • Kendi değerinizden şüphe duyarsınız, özgüveniniz sarsılır.
  • Başınız döner, gözleriniz hafif kararır, çevrenizden kopmuş hissedersiniz.
  • Çabuk gerilirsiniz, nefes alıp verişiniz sıklaşır, kaslarınız ağrır.
  • Titremeye, sallanmaya başlayabilirsiniz, avuçlarınız terler.
  • Sürekli ağlamak ister, umutsuz hissedersiniz.
  • Konsantre olmak, hatırlamak zorlaşır.
  • Hayatınızdaki üzücü olaylara yoğunlaşırsınız.
  • İnsanların sözleri kafanızda dolaşıp durur.
  • İçinde bulunduğunuz çevreden, durumdan kaçmak istersiniz.

Anksiyeteyle nasıl başa çıkmalı?

Üniversite yıllarından beri anksiyete bozukluğu yaşayan Courtney Lee Deakin, BBC'ye öyküsünü ve bu sorunla nasıl başa çıktığını anlattı.
İşte bu konudaki 10 önerisi:
1. Nefes alın - Bunun bazen işe yaramadığını biliyorum ama olsun: Nefesinizi kontrol etmeye başlamak, zihninizi ve bedeninizi sakinleştirir.
2. Sizi endişelendiren her şeyi alt alta yazın ve paniğe kapılmamak için hayatınızı düzenli yaşamaya çalışın.
3. Arkadaşlarınıza, ailenize endişe nöbetleri geçirdiğinizi söylemekten çekinmeyin.
4. Sizi tedirgin eden durumdan uzaklaşın.
5. Kendinize değer verin; bu konuda olumlu düşünün.
6. Olumsuz yorumlarla kendinize eziyet etmeyin. Bu, özgüveninizi sarsar, anksiyete ataklarını sıklaştırır.
7. İyi uyuyun, stresinizi kontrol altına alın.
8. Neşeli şarkılar dinleyin, mutlu filmler seyredin.
9. Duygularınızı yatıştırmak için içinizden 10'a kadar sayın.
10. Eğer durum daha da ciddileşir, kontrolden çıkarsa doktora danışın.

19 Mayıs 2009 Salı

düziçi yöresel kelimeler

A-
Alimiyon : Alüminyum.
Anarya :geri,geri gitmek.
Aporlo : Hoparlör.
Ağzının domarışından omar diyeceğini anlamak:hareketlerinden ne diyecegini anlamak.
Araya gitmek : İşe yaramayacak hale gelmek.
Addeyyyy : Şaşırma ünlemi
Avarlık : Sebze bahçesi.
-B-
Bahraç : Zorkun yaylasında bir mevkii.
Bahraz : Gürgen ağacı.
Bük : Çalı ve diken topluluğu.
Baldırcan : Patlıcan
Baldırcan : Patlıcan.
Bayak : Biraz Önce
Bamiye : Bamya
Berkitmek : Şıkıştırmak
Bocit : Sürahi
Böön : Bugün.
Bıldır:geçen yıl
Bire:seslenme sıfatı erkeklerde kullanılır.
Pirket : Biriket
Bıçkı:Testere
-C-Ç-
Cıbarmak=Kızarmak
Çot : Üstü kesilmiş ağaç bedeni.
Cırlavuk : Ağustos böceği.
Cıbılı: yaramaz,haylaz,şımarık
Cücük : Yavru kuş,Civciv.
Ciyan : Ceyhan.
Cingen : Çingene.
Cet : palamut kabuğu.
Çapıt : Kumaş Parçası
Çitil : Küçük kova
Çimmek : Yıkanmak
Camız : Manda
Çetil : Fide
-D-
Deplek : Tef
Dikeç : Kazık
Dulukmak : Biryerde takılı kalma
Dulda:kuytu yer
Dirgen : Tırmık
Demin : Az Önce
Darı : Mısır
Döş:Göğüs
-E-

Epcik : Ev
Essah:sahi
Enik:köpeğin yavrusu
Eşgi:ekşi
Elleham : Herhalde,sanki
-F-
Fasiliye : Fasulye.
Firez : Tarlada kalan ekin sapı,Anız
Firik : Olgunlaşmaya yakın, olgunlaşmamış erik, çağla gibi meyve, buğday ve mısır.
Fedik : Kaynamış buğday-mısır

-G-Ğ-
Gabırlık : Mezarlık
Gadagı aliim:günahını almak
Gavurgaç: Patlamış Mısır
Galan:bundan sonra
Gamalak-Kamalak: Çam kabuğu gövdesinden soyulduğunda, gövde ile kabuk arasında bulunan yumuşak kısım.
Göbelek : Mantar.
Gaçıl : Yol Açılmasını İstemek
Gön : Deri.
Gavurga : Kavrulmuş buğday.
Güçcük : Ufak.
Gece mitille yatar gündüz çalım satar:durumuna bakmadan konuşmak.
Gölük : Yük taşıyan at, beygir.
Gasıl : Hayvanlara yedirilmek üzere yeşil olarak biçilmiş arpa
Gümbür: Yayık
Gız : Kız
-H-
Haphap : Terlik
Heves : İstemek
Helke : Kova
Homça : Kalça kemiği
Hophopçu : Muavin
-I-İ-
İlahane : Lahana.
Irbık : İbrik
-K-
Kapsalık : Bahçe kapısı
Kömeç : Ebegümeci.
Kele : Belirtme Sıfatı Olarak Kullanılır (Kele Bacım Bak Hele Gibi......)
Kepdi : Yıkıldı.
Körez : Sigara izmariti.
Kemun : Kimyon.
Küncü : Susam
Köten : Pulluk
Kişlemek : Saplamak
Köska : Ucu yanmakta olan deynek
-L -
Leçelik : Volkanik taşlı arazi.
-M-
Motur : Traktör
Madeniz : Maydanoz
Mıh : Çivi
Mundar : Helal olmayan,pis
Mıkrıs : Cimri
Maşala : Çimlenmek üzere sebze tohumu ekilen yer.
-N-
Naylon : Traktör römorku
Nedicin : Ne yapacaksın
Namazla : Seccade
-O-Ö-
Ölük : Ölmüş.
Ötaçe : Bulunulan yerin karşı tarafı
Oneeeh : Şaşırma ünlemi
-P- R-
Petrol : Akaryakıt istasyonu
Piskevit : Bisküvi
Püsük : Kedi
Pontil : Pantolon
Pırtı : Giyecek
Pırttı : Kopma(ayrılma)
Peşkir : Havlu
Patan-Küten : Biraz, daha çok ama fazla değil.
-S-Ş-
seklem=Yarımdan biraz fazla
Sıvışmak = Kaçmak
Siyek : Saçak.
Şıkıdım gibi : Bütün dallardaki meyveler olgunlaşır, çok fazla.
Sıypak :Kaygan.
Sınmak : Denemek.
Sifir : Yağlı bulaşık.
Sundurma : Uzun ince kazık
Şora : Şurası
Şepeten :Küçük ve hoş kokulu bir kavun türü .Yenmez sadece koklanır.
Söfür : Sahur
-T-
Tomofil : Taksi, otomobil
Tor-Tozu : Çam fidanı dalları.
Tomus : Temmuz ayı
Toğga : Sıcak veya soğuk olarak içilebilen, ayran ve dövme ile yapılan bir çorba çeşididir.
Tomatis : Domates.
Tırıp : Çok.
Tummak : Suya dalmak
Teker : Bisiklet
Teken-Tüken: Birkaçtane, çok az, seyrek.
Teyyare: uçak
-U-Ü-

Urup: Çeyrek,dörtte bir.
Ürkütmek:Korkutma
Umsuluk:istediğini alamamış
-V-Y-
Yornuklanmak : Dinlenmek.
Yumuşak : Kemiksiz et
Yazı :Tarla,Kır.
Yörep: Yokuş
-Z -
Zomp : Tomruk
Zibil : Hayvan gübresi.
Zıkım : Zakkum.
Zopa : Sopa,deynek
Zumzuk : Yumruk
ve birazda karısık...
Abbağa: Çok temiz, bembeyaz
Alatoraşan: Yeni yetmeye verilen ad
Avrat: Erkeğin karısına hitap şekli
Bea: Bey anlamında
Berk kaçmak: Hızlı koşmak
Bola bata: Bolca bulunan
Celfin: Yeni yetme tavuğa, pilice verilen ad
Cıncık gibi: Yeni, apaçık, olduğu gibi
Culk adan: Yerine oturan, culk dile ses çıkaran
Cücük: Küçük kuş ve civcive verilen isim
Ölük: Ölmüş insan
Dikeç: Kazık
Bük: Çalı ve diken topluluğu
Çot: Üstü kesik ağaç bedeni
Körez, bızzık: Sigara izmariti
Göbelik: Mantara
Çağal: Çakıl ve küçük taşa verilen ad
Dadandırmak: Alıştırmak
Dıkılmak, Dıkmak: Girmek
Fıncıtmak: Fırlatıp atmak
Gâvur Müslüman belirsiz: Alaca karanlık
Gödelek: Şişman
Hış gımı: Pek bol
Bu kartlak: Bu kadar
Bundan keri: Bundan sonra
Gızmak: ısınmak
Kiriştek: Topaç
Kirpeden: Aniden, birden bire
Kirtik: Küçük sabun parçası
Avarlık: Sebze bahçesi
Siyek: Saçak
Cırlavuk: Ağustos böceği
Şıkıdım gibi: Dallarında çok meyve olduğunu anlatmak
Sınma: Deneme
Kölge: Gölge
Könçek: Kadın donu
Gurdalamak: Orasını burasını karıştırmak
Mavra: Abartılı anlatım, yalan
Oynaş tutmak: Kadınların yasak aşk yaşaması
Öndüç: Ödünç alma anlamında
Ötürmek: İshal olmak
Pançalamak: Avuçlamak
Pendir: Peynir
Pırtmak: Fırlayıp kaçmak
Pinnik: Kümes
Pörtlemek: Gözün dışarı fırlaması
Taman: Hani, hani ya
Teşt: Leğen
Tıngsırmak: hapşırmak, balgam çıkartmak
Umsuluk etmek: Karşısındakini umutlandırmak, fakat yapmamak
Varışın: Varınca
Yuymak, Yıykamak: Yumak, yıkamak
Yeğni: Hafif
Yekinmek: Ayağa kalkmak
Yetmek: Olgunlaşmak
Yornuklanmak: Dinlenmek
Yörep: Yamaç, bayır
Zonturlu: İri yarı şişman
Zorlatmak: Koşmak

16 Mayıs 2009 Cumartesi

100 dolara 500 dolar hacim

Mevsim yaz, aylardan ağustos...

Riviera kıyısında küçük bir kasaba. Yaz sezonu, ancak yağmur yağıyor ve kasaba bomboş. Herkesin birbirine borcu var ve kredi ile yaşıyorlar. Şans eseri otele zengin bir Rus geliyor ve resepsiyona 100 dolar bırakıyor. Ancak odayı beğenmezse parasını alıp gideceğini söylüyor ve yukarı çıkıyor. Otel sahibi parayı alır almaz kasaba olan borcunu ödüyor. Kasap, 100 doları hemen alarak toptancıya olan borcunu vermeye gidiyor. Toptancı büyük bir sevinçle parayı alıp, kriz nedeniyle kredili hizmet veren hayat kadınına götürüyor. Kadın parayı alıp aynı otele giderek oraya olan borcunu kapatıyor. Ve o anda Rus müşteri odadan geri dönüyor, odayı beğenmediğini söyleyip 100 dolarını geri istiyor. Parasını geri alan Rus müşteri, kasabayı terk ediyor. Rus müşterinin bu ziyaretinden somut olarak hiç para kazanan olmuyor. Ancak tüm kasaba borçlarından kurtuluyor.

8 Ocak 2009 Perşembe

bulut mu olsam

Denizin üstünde ala bulut
yüzünde gümüş gemi
içinde sarı balık
dibinde mavi yosun
kıyıda bir çıplak adam
durmuş düşünür.

Bulut mu olsam,
gemi mi yoksa?
Balık mı olsam,
yosun mu yoksa?..
Ne o, ne o, ne o.
Deniz olunmalı, oğlum,
bulutuyla, gemisiyle, balığıyla, yosunuyla.

ben senden önce ölmek isterim

Ben
senden önce ölmek isterim.
Gidenin arkasından gelen
gideni bulacak mı zannediyorsun?
Ben zannetmiyorum bunu.
İyisi mi,beni yaktırırsın,
odanda ocağın üstüne korsun
içinde bir kavanozun.
Kavanoz camdan olsun,
şeffaf, beyaz camdan olsun
ki içinde beni görebilesin
Fedakarlığımı anlıyorsun
vazgeçtim toprak olmaktan,
vazgeçtim çiçek olmaktan
senin yanında kalabilmek için.
Ve toz oluyorum
yaşıyorum yanında senin.
Sonra, sen de ölünce
kavanozuma gelirsin.
Ve orada beraber yaşarız
külümün içinde külün
ta ki bir savruk gelin
yahut vefasız bir torun
bizi ordan atana kadar...
Ama biz
o zamana kadar
o kadar
karışacağız
ki birbirimize,
atıldığımız çöplükte bile zerrelerimiz
yan yana düşecek.
Toprağa beraber dalacağız.
Ve bir gün yabani bir çiçek
bu toprak parçasından nemlenip filizlenirse
sapında muhakkak
iki çiçek açacak :
biri sen
biri de ben.
Ben
daha ölümü düşünmüyorum.
Ben daha bir çocuk doğuracağım
Hayat taşıyor içimden.
Kaynıyor kanım.
Yaşayacağım, ama ,çok, pek çok,
ama sen de beraber.
Ama ölüm de korkutmuyor beni.
Yalnız pek sevimsiz buluyorum
bizim cenaze şeklini.
Ben ölünceye kadar da
Bu düzelir herhalde.
Hapisten çıkmak ihtimalin var mı bugünlerde?
İçimden bir şey :
belki diyor.

yaşamaya dair

1

Yaşamak şakaya gelmez,
büyük bir ciddiyetle yaşayacaksın
bir sincap gibi meselâ,
yani, yaşamanın dışında ve ötesinde hiçbir şey beklemeden,
yani, bütün işin gücün yaşamak olacak.

Yaşamayı ciddiye alacaksın,
yani, o derecede, öylesine ki,
meselâ, kolların bağlı arkadan, sırtın duvarda,
yahut, kocaman gözlüklerin,
beyaz gömleğinle bir laboratuvarda
insanlar için ölebileceksin,
hem de yüzünü bile görmediğin insanlar için,
hem de hiç kimse seni buna zorlamamışken,
hem de en güzel, en gerçek şeyin
yaşamak olduğunu bildiğin halde.

Yani, öylesine ciddiye alacaksın ki yaşamayı,
yetmişinde bile, meselâ, zeytin dikeceksin,
hem de öyle çocuklara falan kalır diye değil,
ölmekten korktuğun halde ölüme inanmadığın için,
yaşamak, yani ağır bastığından.

1947

YAŞAMAYA DAİR

2

Diyelim ki, ağır ameliyatlık hastayız,
yani, beyaz masadan
bir daha kalkmamak ihtimali de var.
Duymamak mümkün değilse de biraz erken gitmenin kederini
biz yine de güleceğiz anlatılan Bektaşi fıkrasına,
hava yağmurlu mu, diye bakacağız pencereden,
yahut da yine sabırsızlıkla bekleyeceğiz
en son ajans haberlerini.

Diyelim ki, dövüşülmeye değer bir şeyler için,
diyelim ki, cephedeyiz.
Daha orda ilk hücumda, daha o gün
yüzükoyun kapaklanıp ölmek de mümkün.
Tuhaf bir hınçla bileceğiz bunu,
fakat yine de çıldırasıya merak edeceğiz
belki yıllarca sürecek olan savaşın sonunu.

Diyelim ki, hapisteyiz,
yaşımız da elliye yakın,
daha da on sekiz sene olsun açılmasına demir kapının.
Yine de dışarıyla beraber yaşayacağız,
insanları, hayvanları, kavgası ve rüzgârıyla
yani, duvarın arkasındaki dışarıyla.

Yani, nasıl ve nerde olursak olalım
hiç ölünmeyecekmiş gibi yaşanacak...

1948

YAŞAMAYA DAİR

3

Bu dünya soğuyacak,
yıldızların arasında bir yıldız,
hem de en ufacıklarından,
mavi kadifede bir yaldız zerresi yani,
yani, bu koskocaman dünyamız.

Bu dünya soğuyacak günün birinde,
hattâ bir buz yığını
yahut ölü bir bulut gibi de değil,
boş bir ceviz gibi yuvarlanacak
zifiri karanlıkta uçsuz bucaksız.

Şimdiden çekilecek acısı bunun,
duyulacak mahzunluğu şimdiden.
Böylesine sevilecek bu dünya
"Yaşadım" diyebilmen için...

Şubat 1948